Sevgili Müzikseverler,
Bu çalışmamı dinleyen birçok dostum benden bu melodilerin ne zaman ve hangi koşullar altında doğduğunu, parçayı nasıl seslendirdiğimi sordular. Dinleyenlerin meraklarını gidermek için bu açıklamayı yapmayı uygun gördüm.
Bu tangonun ana teması 1950 başlarında doğdu. O tarihlerde zaman zaman arkadaş topluluklarında, hatta bazen kalabalık dinleyiciler karşısında çalındıysa da, bu günkü düzenlemesine kadar, dosyalarımda üzerinde çalışmamı bekleyen ve hala beklemekte olan birçok melodi notları gibi uzun yıllar, galiba 1994-95 yıllarına kadar bir kenarda kaldı.
O zamanlar keman dersleri alıyordum. Odamda karyolamın bitişiğinde derslerimi çalıştığım portatif bir masa vardı. Uykuya yatarken kemanımı genelde bu masa üzerine koyuyordum. Bir sabah uyandığımda kafamda bir melodi çalıyordu. Bir ilkbahar sabahıydı. Haliç Fener'in tepelerindeki iki kuşak öncesinden intikal eden ahşap evimizin penceresinden, karşımdaki, belki de Taksim meydanı büyüklüğünde, basamak basamak inen, bakımlı bir bahçenin çiçeklerini, ağaçlarını görüyor, kuşların sesini işitiyor, güneşin ışıklarını yansıtan Haliç'i seyrediyordum. Çok uzaklardaki bir hayal pistinde tango yapan gene hayaller gibi bir çiftin figürlerini görüyor gibiydim. Bu hayalim halen yaşıyor. Sanki bütün doğa birbiriyle söyleşiyordu. Kafamdaki melodiyi parmaklarımla kemanımda seslendirerek unutmamaya ve notaya almaya çalıştım.
Aslında klasik müzik dinleyicisiydim. Zaten klasik batı müziği metodlarıyla keman dersi alıyordum. O zamanlar Albeniz'in tangosunu sık sık dinlediğimiz parçalar arasındaydı. Bu habanera ritmindeydi. Bu tangonun yapısını sanki klasik müzik severliğiyle bağdaştırıyordum. Bu parça klasik müzik formunda değildi ama, piano dersi veren hocalar zaman zaman öğrencilerine bu parçayı çalıştırıyorlardı. Benim melodimin kendisi de zaten adeta bu ritimdeydi. Onun için daha canlı ve hareketli bir ritimli bir tango ortaya çıkarmayı düşünmüyordum. Gene o günlerde dinlediğimiz 'Tango Illusion', 'La Paloma' gibi birçok tangolar da bu ritimdeydi.
1952 yılında bir şiiri dinlerken kemanımdan gene bazı melodiler çıktı. Bu melodiler de gene la minör gamında seyrediyordu. Şiirin aslını aşağıda tangomun bölümlerini açıklarken 'üçüncü bölüm' başlığı altında kaydettim.
Gene o zamanlar dinlediğimiz bazı tangolar kemanla çalınan bir giriş müziğiyle başlıyordu. Jalusie'nin muhteşem girişi ve şimdi ne yazık ki unutulan Georges Boulanger'nin tangolarındaki girişler gibi.
Ben de şiiri dinlerken çıkan müziği tangoma giriş müziği yaptım. Bununla da kalmadım, ayni melodiyi tangonun üçüncü bölümünde ritmik olarak işledim, tangoma söz yazarken bu bölüme bu şiiri oturtmaya çalıştım ve parçanın bitiminde de ayni melodinin bir cümlesiyle parçayı sona erdirdim.
O güne kadar dinlediklerim, çalışmalarım, sevgiyi özleyişim ve doğanın söyleşisi. İşte bu tangom böyle bir ortamda doğdu.
Tangomun Bölümleri :
Tangom girişten başka dört bölümden oluşuyor.
Gene belki klasik batı müziği dinleyicisi olmam bölümlere isimler vermekte etkili oldu. Bunun tangonun izleniminde ve orkestra çalışmaları sırasında faydalı olacağını düşündüm.
Tangomu dinleyen bazı müzisyen arkadaşlarım parçamın melodi yönünden gerektiğinden fazla zengin olduğunu, bu parçayı bu kadar uzatmak yerine her bir melodiden ayrı ayrı tangolar yapmamın daha doğru olacağını ifade ederek eleştirilerde bulundular. Ben bütün büyük tangoların tek bir melodiden oluşmadığını, birkaç bölümden meydana geldiğini düşünüyorum. Sonuçta tüm bölümlerden bir bütünlük çıkardığıma inandığımdan kafamdakini yapmakta inat ettim.
Kompozisyonu derlerken ayrıca melodilerin yalın kalmamasını, kontr şanı olması gerektiğini düşünerek bazı bölümlerde bunu elimden geldiğince gerçekleştirmeye çalıştım.
Diğer taraftan bir melodiye bandoneonla eşlik eden varyasyonların bulunması tango müziğinin tipik bir tarzı olduğunu düşünüyorum. La Cumparsita için değişik besteciler tarafından değişik varyasyonlar bestelenmiştir. Aslında bunu yapabilmek belki tangonun en zor ve büyük uğraşı gerektiren kısmı. Tangomun son bölümünde bunu başarıyla gerçekleştirdiğimi zannediyorum..
Giriş müziğini ve bölümleri aşağıdaki şekilde isimlendiriyorum:
- Giriş : Bir şiiri dinlerken
- Birinci bölüm : Söyleşili
- İkinci bölüm : Derine dalış, duraksama ve sevgiye umut
- Üçüncü bölüm : Arayış
- Dördüncü bölüm : Sonsuzluğa
Giriş : Bir Şiiri Dinlerken
Bir şiiri dinlerken doğduğunu ifade ettiğim melodiler burada kemanla ritimsiz olarak çalınıyor, buna cümle sonlarında akordeon süslemelerle katılıyor. Bu melodiler üçüncü bölümde ritmik olarak tekrarlanacak ve tango gene bu melodinin bir cümlesiyle sona erdirilecek.
Birinci Bölüm : Söyleşi
Burada ana temaya belki aynı güzellikte bir diğer melodi eşlik ediyor. Bu melodiyi orkestra partisinde flütte, şan partisinde kemanda işiteceksiniz. Bu iki melodiyle güneşli bir ilkbahar sabahında çiçeklerin, kuşların, belki sevgililerin ve tüm doğanın birbiriyle söyleşisini dile getirmeye çalıştım. Bu melodilerle beraber, anlatmakta güçlük çektiğim, ta uzaklarda bir pist üzerinde raks eden bir çiftin imgelerini, bir gölge veya bir hayal çiftinin hareketli dans figürlerini görür gibi oluyorum. Serap gibi bir şey. Bu bölüme aşağıdaki gibi söz yazarak duygularımı özetlemeye çalıştım:
Bahar rüzgârı titretirken kalbimi
Çiçekler kuşlar söyleşirken sevgiden
Tutkuyla coşan arzuların peşinde
Kayboluyorum bir aşkın düşlerinde
(Son iki mısra tekrar ediliyor)
İkinci Bölüm : Derine Dalış, Duraksama ve Sevgiye Umut
Piyanoda tizden pese doğru azalarak inen sesler derine dalışı ifade ediyor. Bunu önce piyano sonra orkestra ve özellikle çellonun heyecanlı çıkışını takip eden bir duraksama ve sorgulamayı ifade eden sesler takip ediyor. Suslardaki puan dorglar bu tereddütü daha belirginleştiriyor. Ancak kendini sorgulayan mütereddit kişi daha sonra umuda yönelmiştir. Aynı melodi şarkı sözleriyle bir kere daha tekrarlanırken bu umudu ifade eden bir canlılıkla devam etmektedir.
Burada duygularımı şu sözler ifade etmeyi denedim:
Ayaklarım duraksıyor
Özlemlerim sorguluyor
Varsın coşsun duygularım
Hayal gibi arzularım.
Üçüncü Bölüm : Arayış
Bu bölüm girişteki müziğin ritmik işlenmesidir. Bir önceki bölümdeki umut şimdi arayışa dönüşmüştür. Melodilere ilham veren şiirinde şair bir arayış içindeydi. Onun için bölüm başlığına 'arayış' ismini veriyorum. Zannediyorum ki şairimiz de şiirini ilkbaharda yazmıştı ve mutluluğu yakalamıştı.
Burada yazdığım tangomun diğer bölümlerindeki sözler bana aittir. Bu bölüme şarkı sözü olarak o günlerin genç doktoru (sonraların profesörü) Ahmet Çalışkan'ın şiirini oturtmaya çalıştım.
Bir kadın istiyorum,
Gözleri çocuk, ruhu çıplak
Süsleyeyim dilediğim gibi.Bir deniz istiyorum,
Dolaşsın başı boş gemiler kıyıya hasret çekmeden,
Düşüncelerim gibi.Bir de gök,
Her gece aynı yerde kalmasın yıldızları
Rüzgarı olsun sesimiz, neşemiz olsun ışığı.
(Ahmet Çalışkan'ın şiir kitabı: ZARFLARDA KALAN ŞİİRLER Sayfa 12)
Dördüncü Bölüm : Sonsuzluğa
Bu bölüm benim için parçanın en zor ve kendimce en başarılı çalışması oldu. Kemanın çaldığı sonsuzluğa uzanan müziğe akordeonla (veya bandoneonla) ve biraz daha süsleyerek flütle varyasyonlar eşlik ediyor. Şimdi erişilen mutluluğun sarhoşluğunu yaşıyoruz. Bu kısımda aşağıdaki sözler duygularımı anlatıyor:
Ben şimdi çok uzaklardayım
Dalgaların üzerindeyim
Yelken açtım rüzgârlara
Gidiyorum gidiyorum enginlereBen şimdi çok uzaklardayım
Bulutların üzerindeyim
Kanatlandım uçuyorum ben
Gidiyorum gidiyorum sonsuzluğa...
Aslında parça burada bitiyor, burada bitirmek daha uygun olabilirdi. Ancak birinci bölümdeki ana temadan bir hayli uzaklaştık. Ana temanın kulaklarımızda bir iz bırakmasını istiyorum. Bu da 'söyleşi'ye dönüş oluyor.
Parça girişteki müziğin birinci cümlesiyle sona eriyor.
Nasıl Seslendirdim :
Dinlediğiniz parça bir orkestranın canlı bir icrasından kaydedilmemiştir. Tabii öyle olsaydı daha iyi olurdu. Ancak virtüözitesi olmayan kişiler tarafından orkestrasyonunun bozularak yarım yamalak çalınmasını da arzu etmiyorum. Buradaki her bir enstrüman, keman, flüt, iki akordeon, çello, sağ el sol el piyano bas partileri, uzun, komplike, zahmetli ve sebatlı çalışmalarla elektronik aletler ve bilgisayar programları kullanarak tarafımdan icra edilmiş ve orkestra olarak bir arada çalınması sağlanmıştır. Buna icra ettirilmiştir demek belki daha doğru olur. Şan partisi de sadece bir örnek olması amacıyla gene tarafımdan seslendirilmiştir. Bu iş hayatında didişen ileri yaştaki bir kişinin zaman kıtlığı içinde oluşturabildiği amatör bir çalışmasıdır. Gerçek müzik aletlerinden alınan ses dalgaları ile SoundFont denilen ses dosyaları yaptım. Oldukça gelişmiş teknik özelliklere sahip bir teknolojiden yararlandım. Gene de aynı çalışma daha profesyonel ses modülleri ve kayıt teknikleri kullanarak seslendirilseydi daha da iyi sonuçlar alınabilirdi.
Şu kadarını söylemeliyim ki bu tarz bir çalışmayla yukarıda özet olarak açıkladığım bütün bunlar, parçanın orkestrasyon notalarının arzu edildiği şekilde çıkarılması iğne ile kuyu kazmanın ötesinde, her insanın tahammül edemeyeceği kadar sabırlı ve azimli bir çalışma gerektirmektedir.
Parçanın 4/4 lük ve 8/4 lük tüm orkestra için yazılmış notalarını belki matbaa baskısından da daha temiz bir şekilde bilgisayar yazıcısından çıkardım ve dosyaladım.
Sevgilerimle...