Sevgili Müzikseverler,
BU VİDEOYA.. AŞK VE TUTKU’ YA DAİR
DÜŞÜNEN VE ÖZLEYEN KADIN TABLOLARI;
Bu videomun müziğini de yıllar önce yapmıştım. Bilgisayar ve müzik yazma programlarıyla tanıştığımız yıllarda notalarını bu müzik programlarıyla yazmış, bilgisayarda ses (audio) kaydını da gerçekleştirmiştim. Son zamanlarda küçük bestelerimi video görüntüleriyle dinletmek hevesine kapılmış ve birkaç deneyimi de Google, YouTube, Metacafe, Vimeo sitelerinde yayımlamıştım. Bu melodileri de videoyla eşleştirmeye kalkınca önce videonun omurgasını oluşturacak olan müziği tekrar gözden geçirmek ve biraz uğraşmak gerekiyordu. Sonra bu müziği ve sözlerini eşleştirecek, aynı duyguları ifade edecek video görüntüleri konusunda düşünce üretmek, karar vermek icap ediyordu.
8 Mart 2010 günü dostumuz ve iyi kemancı Dr. Musa Albukrek’in Moda Deniz Kulübü’ndeki konserine gitmiştim. Konser saatini beklerken oradaki resim sergisini gezmeye başladım. Nurseren Yurtman isimli bir sanatçının tablolarını izlemeye koyuldum. Yapacağım videomun duygularına uygun olabilir düşüncesiyle sergiden telefonumla birkaç tablonun resmini çektim. Bu sanatçının müsamahasına sığınıyor ve kendisine saygılarımı sunuyorum. Bu tablolar bende bir düşünce açmanın öncüsü oldu. Müziğimin görüntülerini düşünen ve özleyen kadın tablolarıyla ifade edebileceğimi düşündüm. Kafamdan bunların yanına başkalarını da koymaya başladım. Aynı günlerde bir kaynağa da sahip olmuştum:
27 Şubat 2010 Cumartesi sabahı Çırağan Oteli’nde konsere gitmiştik. Otelin kültür etkinliklerini düzenleyen Ayşe Sipahioğlu konser öncesi kısa bir konuşma yapmış ve bu gün Türkiye’de Resim Günü’dür demişti. Konuşmasından 27 Şubat 1863 tarihinde, Türkiye'de bilinen ilk Resim Sergisinin Sultan Abdülaziz’in desteği ile İstanbul At Meydanı'nda (Hipodrom) açıldığını öğrenmiştik. Kendisi ayrıca bir de slayt gösterisi hazırlamıştı. Konser boyunca müzisyenlerin arkasında büyük bir ekranda Türk ressamlarının resimlerini seyrettik. Konserden sonra kendisinden sunum CD’sinin bir kopyasını rica etmiştim. On gün kadar sonra CD’nin bir kopyasını teşekkürlerimle aldıktan sonra Türk ressamların tablolarından düşüncelerime uygun birkaç kare daha elde etmiş oldum.
Dahası var :
Gelinim Aylin Asitanelioğlu, hiç yer kalmadığı halde, ricalarıyla, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın Sinema Günlerinde, yani 2010 Nisan başlarında , Nişantaşı City ‘de, Paris’te Son Konser isimli film için iki bilet sağlamıştı. Filmde Çaykovski ve keman vardı, hikâyesi de çok güzeldi. Sinema saatini beklerken bu defa orada sergilenmiş olan Fikret Otyam’ın sergisini gezdim. Tablolar harika, gözler son derece ilginçti. Orada da birkaç resim çektim. Ne yazık ki yalnız birini bu videoda iki yerde kullandım. Umarım bu sanatçıyı da üzmüş olmuyorum.
Artık küçük bir video gösterisi için yeterli malzemeyi topladığımı zannediyordum. İşe koyulunca başlangıçtaki tasarımı aştım, koleksiyonumu büyüttüm. Bu videoyla sizlere renkleriyle ve ifadeleriyle müzikteki duygularıma katkıda bulunduğunu düşündüğüm yüzden fazla düşünen ve özleyen kadın tablosu sunuyorum.
AŞK VE TUTKUYA DAİR BİRKAÇ SÖZ :
Aşık olunca her an onu düşünürsünüz. Kurtulamazsınız, isteseniz bile onu düşünmeden yaşayamazsınız. Sevgi karşılıklı ise o da sizi düşünüyordur.. Yaşadığınız her şeyi siz ona o da size anlatmak, he şeyi birbirinizle paylaşmak istersiniz.
Kuruntu, endişe, şüphe, küçük tartışmalar, anlaşmazlıklar, ayrılıklar da aşkın ıstıraplarıdır.
Aşk başladığında bir yanda sevgi, duygu, içgüdü coşarken; diğer yanda da onları akıl ve mantık sorgulamak, irdelemek ister. Onunla da bitmez, akıl ve mantığın olumlu veya olumsuz kararlarını uygulamaya çalışan irade de gücünü dener. Sevgi, duygu ve içgüdü, akıl ve irade hepsi uyum içindeyse, hele bu karşılıklı ise bu en büyük mutluluktur. Ama ne yazık ki bu her zaman böyle olmaz. Sevgi ve duygularınızı, akıl, ve mantığınız her zaman onaylamayabilir. Aklın verdiği kararları uygulamakta irade çoğu kez güçsüz kalabilir. Hatta akıl, mantık ve irade tamamen çökebilir, hepsi sevgiye boyun eğer. Çünkü aşk bir tutkudur.
Her durumda aşk, bir volkanın infilâk etmesi gibi sanatçıyı, düşünürü coşturur, yeni sanat eserlerinin, düşünsel yaratıların oluşmasını sağlar . Büyük Alman şairi Goethe’nin yedi kere aşık olduğunu ve en büyük eserlerini bu dönemlerde verdiğini, Victor Hugo’nun seksen yaşındayken genç bir kıza olan aşkının eserlerine yansıdığını anlatırlar.
Son sözü Muallim Naci’ye bırakıyorum:
Lâl olursun söylesem bir fıkra tab-ı sineden
Bir sahife açsam ağlarsın kitab-ı sineden
Aşkınız mutlu ve ölümsüz olsun.
Sevgilerimle...